Klitoral başlık küçültme (hoodoplasti), klitorisi çevreleyen ve prepusyum olarak adlandırılan deri katlantısının cerrahi bir prosedürle yeniden şekillendirilerek küçültülmesidir. Bu genital estetik uygulaması, vulva bölgesindeki fazla veya sarkık dokunun alınmasıyla hem fonksiyonel rahatlama sağlamayı hem de estetik bir denge oluşturmayı hedefler. Klitoris estetiğinin temel amacı, bölgenin doğal hatlarına sadık kalarak, kişinin anatomisine özel bir planlama ile orantılı ve konforlu bir sonuç elde etmektir. Bu işlem klitorisin hassas yapısı korunarak titizlikle gerçekleştirilir.

Klitoral başlık küçültme ameliyatında anatomi neden bu kadar önemlidir?

Bu ameliyatı ve önemini kavrayabilmek için, klitorisin sadece dışarıdan gördüğümüz o küçük tepecikten ibaret olmadığını bilmemiz gerekiyor. Klitoris, tıpkı bir buzdağı gibi, görünenden çok daha büyük ve karmaşık bir iç yapıya sahiptir. Bu yapının her bir parçasını ve kişiden kişiye ne gibi farklılıklar gösterebileceğini anlamak, ameliyatın güvenliği ve başarısı için mutlak bir zorunluluktur. Şöyle düşünelim; bir terzinin, üzerine elbise dikeceği vücudu tanımadan kusursuz bir iş çıkarması nasıl imkansızsa, bir cerrahın da bölgenin anatomisine hakim olmadan ideal bir sonuç elde etmesi o kadar zordur.

Klitoral bölgenin cerrahi açıdan önemli temel bileşenleri bulunur. Klitoral kompleksin ana yapıları şunlardır:

  • Glans (Klitorisin görünen ucu)
  • Korpus (Klitorisin gövdesi)
  • Krura (Gövdenin devamı olan bacaklar)
  • Prepusyum (Klitoral başlık)

Glans, yani klitorisin dışarıdan görünen ve binlerce sinir ucu sayesinde son derece hassas olan tepe noktası, cinsel hazzın kilit noktalarından biridir. Ameliyat sırasında bu bölgenin doğrudan bir travmaya maruz kalmaması, aşırı açığa çıkarılmaması ve hassas yapısının korunması, ameliyat sonrası duyu sorunları yaşamamak adına en kritik önceliktir. Görünmeyen kısım ise, klitorisin gövdesini ve bacaklarını içerir. Bu iç yapılar uyarılma sırasında kanla dolarak sertleşen süngerimsi dokulardan oluşur ve leğen kemiğine kadar uzanır. Tüm bu kompleksin toplam uzunluğu 9-11 cm’yi bulabilir. Bu derin yapıların nerede olduğunu bilmek, cerrahın sadece yüzeyde, güvenli alanda çalışmasını ve gereksiz risklerden kaçınmasını sağlar.

Unutulmaması gereken en önemli gerçek şudur ki her kadının anatomisi parmak izi gibi benzersizdir. Klitorisin boyutu, başlığın şekli, sarkıklığı ve konumu kişiden kişiye muazzam farklılıklar gösterir. Bu nedenle bu ameliyatta “herkese uyan standart bir” cerrahi yaklaşım yoktur ve olamaz. Cerrahi plan, tamamen kişinin kendi anatomik özelliklerine, doku fazlalığının yönüne (dikey mi, yatay mı) ve hastanın beklentilerine göre kişiye özel olarak adeta bir sanat eseri işler gibi titizlikle oluşturulmalıdır.

Klitoral başlık küçültme sırasında duyu kaybını önlemek için sinirler nasıl korunur?

Bu ameliyatı düşünen kadınların en büyük ve en haklı endişesi, cinsel duyumda bir kayıp yaşanıp yaşanmayacağıdır. Şunu net bir şekilde ifade etmek gerekir: Başarılı ve doğru teknikle yapılmış bir hoodoplasti ameliyatının amacı, estetik bir iyileşme sağlarken duyu ve fonksiyonu yüzde yüz korumaktır. Duyu kaybı, bu ameliyatın bir sonucu değil ancak ve ancak hatalı tekniğin bir komplikasyonu olabilir. Bunu sağlamanın yolu, cerrahın bölgenin sinir ve damar haritasına hakim olmasından geçer.

Klitorise giden ana duyu sinirleri, klitoris gövdesinin üst kısmında, bir saatin akrep ve yelkovanı gibi düşünürsek, genellikle saat 11 ve 1 hizalarında seyreder. Bu cerrahi güvenlik için paha biçilmez bir bilgidir. Çünkü yapılan detaylı anatomik çalışmalar bu önemli sinirlerin tam orta hatta, yani saat 12 hizasında bulunmadığını, bu bölgenin sinir dokusu açısından daha “güvenli” bir koridor olduğunu doğrulamıştır. Bu bilgi, cerrahın kesilerini planlarken bu güvenli bölgeyi bir referans noktası olarak kullanmasına ve sinirleri riske atmadan çalışmasına olanak tanır.

Ameliyat sırasında sinirleri korumak için uygulanan temel cerrahi prensipler vardır. Bu prensipler, ameliyatın olmazsa olmazlarıdır:

  • Sadece yüzeyel planda çalışmak
  • Derin dokulara ve klitoris gövdesine inmekten kaçınmak
  • Klitoris glansının üzerinde en az 1 cm’lik bir deri köprüsünü korumak
  • Ana sinir demetlerinin geçtiği yan bölgelerden uzak durmak
  • Kanama kontrolünü hassas aletlerle, sinirlere ısı hasarı vermeden yapmak

Bu temel ve evrensel kurallara harfiyen uyulduğunda, duyu kaybı veya kronik ağrı gibi ciddi komplikasyonların yaşanma riski yok denecek kadar aza indirilir. Ameliyatın başarısı, bu detaylara gösterilen özende gizlidir.

Klitoral başlık küçültme hangi şikayetler üzerine düşünülür?

Kadınların bu ameliyatı talep etme nedenleri genellikle iki ana başlık altında toplanır: fonksiyonel ve estetik. Çoğu zaman bu iki neden birbiriyle iç içe geçmiş durumdadır ve kişinin yaşam kalitesini ciddi şekilde etkileyebilir.

Fonksiyonel nedenler genellikle günlük yaşam aktiviteleri sırasında ortaya çıkan fiziksel rahatsızlıklardır. En sık rastlanan fonksiyonel şikayetler şunlardır:

  • Dar giysilerde (tayt, kot pantolon) sürtünme ve rahatsızlık hissi
  • Bisiklete binme veya koşu gibi spor aktiviteleri sırasında ağrı ve tahriş
  • Cinsel ilişki sırasında dokunun katlanması, çekilmesi veya araya girmesi
  • Fazla deri katlantıları altında ter ve akıntı birikmesi
  • Buna bağlı gelişen kronik pişik, kötü koku ve hijyen sorunları

Estetik nedenler ise, kişinin vulva bölgesinin görünümünden duyduğu memnuniyetsizlikten kaynaklanır. Bu tamamen kişisel bir algıdır ve özgüven üzerinde derin etkilere sahip olabilir. En yaygın estetik kaygılar aşağıdaki gibidir:

  • Klitoral başlığın aşırı belirgin, büyük veya sarkık görünmesi
  • Genital bölgenin “maskülen” veya orantısız olarak algılanması
  • Mayo veya bikini giyerken oluşan kabarıklıktan utanma
  • Partnerinin yanında kendini rahat hissedememe ve cinsel çekince
  • Genel özgüven eksikliği ve psikolojik rahatsızlık.

Labioplasti ve klitoral başlık küçültme neden bir bütün olarak düşünülmelidir?

Bu konu, genital estetik cerrahisinde belki de en kritik ve en sık gözden kaçırılan noktadır. Klinik yaklaşımda iç dudaklar (labia minora) ve klitoral başlık, birbirinden tamamen bağımsız iki yapı olarak değil birbiriyle uyum içinde olması gereken tek bir “estetik ünite” olarak ele alınmalıdır. Bunu, yüzdeki burun ve çene uyumu gibi düşünebiliriz. Nasıl ki birinin orantısı diğerini etkiliyorsa, labia ve klitoral başlık arasındaki denge de genel estetik görünüm için o kadar önemlidir.

Çoğu zaman, iç dudaklarında sarkma veya büyüklük şikayetiyle başvuran kadınların klitoral başlıklarında da eşlik eden bir doku fazlalığı bulunur. Eğer bu bütüncül bakış açısı göz ardı edilip, sadece labioplasti (iç dudak estetiği) yapılır ve klitoral başlığa hiç dokunulmazsa, ortaya çıkan sonuç genellikle estetik bir hayal kırıklığı olur. İç dudaklar küçültülüp toparlandığında, zaten öncesinde de belirgin olan klitoral başlık, eskisinden çok daha fazla göze batar ve adeta izole edilmiş, orantısız bir tepe gibi kalır. Bu durum hasta memnuniyetsizliğinin ve “keşke oraya da müdahale edilseydi” düşüncesiyle yapılan revizyon (düzeltme) ameliyatı taleplerinin en başta gelen nedenidir.

Bu nedenle labioplasti düşünen her hastada klitoral başlık mutlaka dikkatle değerlendirilmelidir. Bu estetik ilişki hastaya muayene sırasında net bir şekilde açıklanmalı ve eğer bir orantısızlık mevcutsa, en doğal, dengeli ve tatmin edici sonucu elde etmek için iki prosedürün kombine edilmesi gerektiği konuşulmalıdır. Bu sadece estetik bir tercih değil aynı zamanda hasta memnuniyetini en üst düzeye çıkarmak için gerekli bir tıbbi yaklaşımdır.

Klitoral başlık küçültme ameliyatı için kimler uygun aday sayılmaz?

Başarılı bir cerrahi sonuç, sadece kusursuz bir tekniğe değil aynı zamanda doğru hasta seçimine de derinden bağlıdır. Bazı durumlar ameliyatın ya ertelenmesini ya da hiç yapılmamasını gerektirebilir. Bu durumları tıbbi ve psikolojik olmak üzere iki grupta inceleyebiliriz.

Ameliyata engel teşkil edebilecek bazı mutlak veya göreceli tıbbi durumlar vardır. Bu durumlar genellikle yara iyileşmesini olumsuz etkileyen veya cerrahi riskleri artıran faktörlerdir:

  • Aktif sigara kullanımı (doku kanlanmasını ve iyileşmeyi bozar)
  • Kontrol altında olmayan şeker hastalığı (diyabet)
  • Kan pıhtılaşma bozuklukları
  • Ameliyat bölgesinde aktif bir genital enfeksiyon (herpes, mantar vb.)
  • Liken skleroz gibi kronik cilt hastalıkları
  • Kontrolsüz yüksek tansiyon

Psikolojik durumlar ise en az tıbbi durumlar kadar önemlidir. Çünkü bu ameliyat, estetik kaygıları gidermeyi hedefler ve kişinin beklentileri ile gerçekliğin örtüşmesi gerekir. Bazı psikolojik durumlar bu ameliyat için önemli birer kontrendikasyon, yani engel teşkil eder:

  • Beden dismorfik bozukluğu (BDB)
  • Gerçekçi olmayan ve mükemmeliyetçi beklentiler
  • Başkasının (eş, partner) baskısıyla ameliyat olma isteği
  • Ciddi ve tedavi edilmemiş psikiyatrik rahatsızlıklar

Beden Dismorfik Bozukluğu (BDB), kişinin aslında normal veya normale çok yakın olan bir vücut bölgesinde ciddi bir kusur olduğuna dair saplantılı bir inanca sahip olduğu bir durumdur. Bu kişiler, cerrahi sonuç ne kadar başarılı olursa olsun neredeyse hiçbir zaman tatmin olmazlar ve sürekli yeni bir “kusur” bulma eğilimindedirler. Ameliyat öncesi görüşmede, hastanın beklentilerinin gerçekçi olup olmadığı, genital görünümüne karşı orantısız bir takıntısı veya bu durum nedeniyle sosyal hayattan kaçınma gibi davranışları olup olmadığı dikkatle değerlendirilir. Eğer BDB’den şüphelenilirse, cerrahi düşünülmeden önce mutlaka bir psikiyatri uzmanından destek alınması en doğru yaklaşımdır.

Ameliyat öncesi muayene ve klitoral başlık küçültme planlaması nasıl yapılır?

Ameliyatın başarısının temelleri, ameliyathanede değil muayene odasında atılır. Bu süreç sadece bir tıbbi değerlendirme değil aynı zamanda hasta ile hekim arasında güvene dayalı bir ortaklık kurma sürecidir. Titiz bir planlama, ameliyat sonrası sürprizleri ve hayal kırıklıklarını en aza indirir.

Ameliyat öncesi değerlendirme ve planlama sürecinin temel adımları şunlardır:

  • Hastanın beklentilerini ve şikayetlerini detaylıca dinlemek
  • Tıbbi ve psikolojik özgeçmişi sorgulamak
  • Ayakta ve jinekolojik pozisyonda fizik muayene yapmak
  • Doku fazlalığının yönünü (dikey/yatay) ve miktarını belirlemek
  • Labioplasti gibi ek prosedürlere gerek olup olmadığını değerlendirmek
  • Hastaya bir el aynası ile rahatsız olduğu bölgeleri göstermesini istemek
  • Kişiye özel bir cerrahi plan çizmek ve hastaya anlatmak
  • Ameliyat süreci, iyileşme ve tüm potansiyel riskler hakkında detaylı bilgi vermek
  • Ameliyat öncesi ve sonrası fotoğraflar üzerinden gerçekçi sonuçları göstermek

Bu adımlardan biri olan “ayna ile değerlendirme” özellikle önemlidir. Hastanın bir el aynası yardımıyla kendi anatomisini görmesi ve nereden, ne kadar rahatsız olduğunu işaret etmesi, hekim ile hasta arasında tam bir hedef birliği sağlar. Bu basit ama etkili yöntem ameliyat sonrası yaşanabilecek “ben aslında şurayı kastetmiştim” veya “daha önce fark etmediğim bir asimetri varmış” gibi yanlış anlaşılmaların önüne geçer. Amaç cerrahın ne yapacağını hastanın, hastanın ne istediğini de cerrahın yüzde yüz anladığından emin olmaktır.

Klitoral başlık küçültme ameliyatının riskleri nelerdir ve onam süreci neden bu kadar ciddiye alınır?

Her cerrahi işlemin doğası gereği potansiyel riskleri vardır ve bu ameliyat da bir istisna değildir. Bilgilendirilmiş onam süreci, hastaya bir belge imzalatmak değil tüm bu riskleri, olası komplikasyonları ve ameliyatın sınırlarını açık ve anlaşılır bir dille anlatarak, hastanın bilinçli ve özgür bir karar vermesini sağlayan bir diyalogtur. Bu hem yasal bir zorunluluk hem de etik bir sorumluluktur.

Ameliyatla ilişkili olası risklerin bir listesi aşağıda sunulmuştur:

  • Kanama
  • Hematom (doku içinde kan toplanması)
  • Enfeksiyon
  • Yara iyileşmesinde gecikme veya yara açılması (dehiscence)
  • Belirgin veya ağrılı yara izi (skar)
  • Asimetri (mevcut olanın düzeltilememesi veya yeni oluşması)
  • Geçici duyu azalması (hipoestezi)
  • Geçici aşırı hassasiyet (hiperestezi)
  • Kalıcı duyu değişiklikleri (çok nadir)
  • Cinsel ilişkide ağrı (disparoni)
  • Estetik sonuçtan memnuniyetsizlik
  • Düzeltme (revizyon) ameliyatı ihtiyacı

Bu riskler arasında özellikle üzerinde durulması gereken iki konu vardır. Birincisi, “aşırı rezeksiyon”, yani gerekenden fazla doku çıkarılmasıdır. Yetersiz doku çıkarılması (under-resection) her zaman küçük bir müdahale ile düzeltilebilirken, aşırı çıkarılan dokuyu geri getirmek neredeyse imkansızdır. Bu klitorisin sürekli hassas ve ağrılı olmasına yol açabilecek, geri döndürülemez bir komplikasyondur. Bu nedenle cerrahinin temel felsefesi daima “koruyucu” olmaktır. İkincisi, duyu değişiklikleridir. Doğru teknikle, sinirlerin geçtiği derin planlardan uzak durulduğunda kalıcı duyu kaybı riski son derece düşüktür. Ancak her cerrahi işlemde olduğu gibi, bu riskin de var olduğu bilinmelidir.

Klitoral başlık küçültme için hangi cerrahi teknikler mevcuttur?

Kullanılacak cerrahi teknik, cerrahın standart bir tercihi olmaktan ziyade, tamamen hastanın bireysel anatomisine, doku fazlalığının şekline ve miktarına göre belirlenir. İyi bir cerrah, farklı anatomik yapılara en uygun çözümü sunabilmek için birden fazla teknikte yetkin olmalıdır.

En sık kullanılan ve literatürde tanımlanmış başlıca cerrahi teknikler şunlardır:

  • Longitudinal (Eliptik) Eksizyon
  • At Nalı (Horseshoe) Rezeksiyonu
  • Genişletilmiş Santral Kama (Wedge) Rezeksiyonu
  • Ters-Y Plasti Tekniği
  • Kompozit Redüksiyon Teknikleri

Longitudinal eksizyon, en basit ve en sık uygulanan tekniktir; klitorisin her iki yanındaki fazla dokunun elips şeklinde çıkarılmasıdır. At nalı rezeksiyonu, daha geniş bir alanda küçültme sağlar. Genişletilmiş kama rezeksiyonu ise, labioplasti ile entegre edilen, sadece doku çıkarmakla kalmayıp aynı zamanda başlığı yukarı doğru kaldıran daha sofistike bir yöntemdir. Ters-Y plasti gibi daha karmaşık teknikler ise, çok ileri derecede doku katlantısı olan vakalarda, maksimum toparlanma sağlamak için kullanılır. Hangi tekniğin seçileceği, ameliyat öncesi yapılan detaylı muayene ve planlama sonucunda kararlaştırılır.

Ameliyatta kullanılan aletler (neşter, lazer) sonucu etkiler mi?

Bu hastaların sıkça sorduğu bir sorudur. Kesiyi yapmak için kullanılan alet, cerrahinin bazı yönlerini etkileyebilir, ancak nihai sonucu belirleyen en önemli faktör değildir. Temel olarak üç tür alet kullanılır: geleneksel neşter, lazer ve radyofrekans (RF) cihazları.

Bu aletlerin avantaj ve dezavantajlarını şöyle listeleyebiliriz:

Neşter/Makas:

  • Avantajı: Çevre dokulara hiç ısı hasarı vermez, en hassas kesiyi sağlar.
  • Dezavantajı: Diğer yöntemlere göre biraz daha fazla kanamaya neden olabilir.

Lazer (CO2, Er:YAG):

  • Avantajı: Keserken küçük damarları pıhtılaştırır, kanamayı azaltır.
  • Dezavantajı: Kontrolsüz kullanılırsa çevre dokularda istenmeyen ısı hasarı yaratabilir.

Radyofrekans (RF):

  • Avantajı: Lazer gibi, keserken kanama kontrolü sağlar, daha az ödem ve şişliğe neden olabilir.
  • Dezavantajı: Lazer gibi, tecrübe gerektirir ve ısı hasarı riski taşır.

Klitoral başlık küçültme sonrası iyileşme süreci nasıl geçer?

Titiz bir ameliyat sonrası bakım ve hastanın bu sürece uyumu, en az ameliyatın kendisi kadar önemlidir ve nihai sonucu doğrudan etkiler. İyileşme süreci genellikle öngörülebilir bir zaman çizelgesini takip eder.

Ameliyat sonrası bakımda dikkat edilmesi gereken en önemli noktalar vardır. Özellikle ilk haftalarda uyulması gereken bazı kurallar bulunur:

  • İlk 48-72 saatte bölgeye düzenli olarak soğuk kompres uygulamak
  • Ağrı kontrolü için reçete edilen ilaçları düzenli kullanmak
  • Bölgeyi temiz ve kuru tutmak
  • Duş sonrası nazikçe tampon yaparak kurulamak, asla ovalamamak
  • Tuvalet sonrası temizliği önden arkaya doğru yapmak ve su ile durulamak
  • Topikal antibiyotikli kremleri hekimin önerdiği şekilde kullanmak

Aktivite kısıtlamaları, yara iyileşmesinin sağlıklı olması için kritik öneme sahiptir. Bu kısıtlamalara harfiyen uymak, yara açılması gibi komplikasyonları önler:

  • İlk bir hafta boyunca istirahat etmek
  • 4-6 hafta boyunca ağır egzersizlerden kaçınmak
  • 4-6 hafta boyunca bisiklete veya ata binmemek
  • 4-6 hafta boyunca yüzme (havuz, deniz) aktivitesinden uzak durmak
  • 4-6 hafta boyunca her türlü cinsel aktiviteden (penetrasyon ve klitoral uyarım dahil) kaçınmak
  • Bu süre zarfında tampon yerine hijyenik ped kullanmak
  • Dar ve sürtünmeye neden olabilecek giysiler yerine bol ve pamuklu kıyafetler tercih etmek

Belirgin şişlik ve morluklar genellikle ilk 2 hafta içinde büyük ölçüde geriler. Ancak dokuların tamamen yumuşaması, yara izlerinin son halini alması ve nihai estetik sonucun ortaya çıkması 6 ay, hatta bazen 1 yıla kadar sürebilir. Bu süreçte sabırlı olmak ve kontrol randevularını aksatmamak çok önemlidir.

İyileşme döneminde klitoral başlık küçültme sonrası hangi komplikasyonlar görülebilir?

Her cerrahi işlemde olduğu gibi, bu ameliyat sonrasında da istenmeyen durumlar yani komplikasyonlar görülebilir. Bu riskler düşük olmakla birlikte hem hastanın hem de hekimin bu olasılıklara karşı bilgili ve hazırlıklı olması önemlidir. Komplikasyonları erken ve geç dönem olarak ikiye ayırabiliriz.

Ameliyattan sonraki ilk birkaç hafta içinde ortaya çıkabilecek erken dönem komplikasyonlar şunlardır:

  • Kanama
  • Hematom (şiddetli ağrı ve hızla artan şişlik ile kendini belli eder)
  • Enfeksiyon (kızarıklık, artan ağrı, ateş, kötü kokulu akıntı)
  • Yara açılması (özellikle dikiş hattında gerilimin yüksek olduğu bölgelerde)
  • Ciddi alerjik reaksiyonlar (kullanılan ilaç veya dikiş materyaline karşı)

Ameliyattan aylar sonra ortaya çıkabilen veya belirginleşen geç dönem komplikasyonlar ise genellikle estetik ve fonksiyonel sonuçlarla ilgilidir:

  • Asimetri
  • Hipertrofik veya keloidal skar (kabarık ve belirgin yara izi)
  • Duyu değişiklikleri (hissizlik veya aşırı hassasiyet)
  • Glansın aşırı açıkta kalmasına bağlı kronik rahatsızlık (disestezi)
  • Estetik sonuçtan memnuniyetsizlik (yetersiz veya aşırı doku çıkarılması)
  • Revizyon cerrahisi ihtiyacı

Bu komplikasyonların çoğu, uygun cerrahi teknik ve iyi bir ameliyat sonrası bakımla önlenebilir. Bir sorun ortaya çıktığında ise, erken teşhis ve doğru müdahale ile genellikle başarılı bir şekilde yönetilebilir.

Klitoral başlık küçültme sonrası hasta memnuniyeti ve cinsel yaşam nasıl etkilenir?

Bu prosedürle ilgili en dikkat çekici ve tutarlı verilerden biri, hasta memnuniyetinin son derece yüksek olmasıdır. Uygulanan cerrahi teknikten bağımsız olarak bilimsel çalışmalar ve meta-analizler, doğru hasta seçimi yapıldığında genel memnuniyet oranlarının %90 ila %99 arasında olduğunu göstermektedir. Hatta bir çalışmada, ameliyat olan kadınların %98’i bu ameliyatı tekrar olabileceklerini veya başkalarına tavsiye edebileceklerini belirtmiştir.

Bu yüksek memnuniyetin altında yatan temel faktörler hem fiziksel hem de psikolojik iyileşmedir. Hastalar, ameliyat sonrası özgüvenlerinde, estetik benlik algılarında ve genel yaşam kalitelerinde belirgin bir artış bildirmektedir. Dar giysileri rahatça giyebilmek, spor yaparken ağrı hissetmemek ve partnerinin yanında kendini daha rahat hissetmek gibi somut kazanımlar, kişinin yaşam kalitesini doğrudan artırmaktadır.

Peki ya en çok merak edilen konu olan cinsel fonksiyon? Mevcut en güvenilir bilimsel kanıtlar, doğru cerrahi teknikle duyunun korunduğunu, hatta iyileştirilebildiğini göstermektedir. Duyarlılığı ameliyat öncesi ve sonrası hassas aletlerle (monofilamentlerle) objektif olarak ölçen prospektif bir çalışma, klitoral başlıkta hiçbir duyu kaybı olmadığını, hatta labial bölgelerde 6. ayda duyarlılıkta istatistiksel olarak anlamlı hafif bir artış olduğunu ortaya koymuştur. Bu bulgu, duyu değişikliklerinin ameliyatın kaçınılmaz bir sonucu değil hatalı (çok derin) cerrahi tekniğin bir komplikasyonu olduğunu düşündürmektedir. Birçok çalışma, kadınların önemli bir kısmının, hem fiziksel engellerin ortadan kalkması hem de artan özgüven sayesinde cinsel ilişki sıklığında, orgazm kalitesinde ve genel cinsel tatminlerinde artış yaşadığını desteklemektedir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir